Bağımlı kişilik bozukluğu, başka birinin desteği ya da yardımı olmadan hiçbir şey yapamama olarak tanımlanabilir.
Ergenliğin ilk zamanlarında ortaya çıkan bu rahatsızlığın temelinde kişinin başkası tarafından korunma ihtiyacı ve bağımsız olmaktan korkması yatar. Bağımlı kişiler genelde yalnız kaldıklarında aşırı derecede rahatsızlık hissederler, çoğunlukla depresyonda ve gergindirler. Bu kişiler kendi yeteneklerine güvenmezler ve başkalarının her zaman daha iyi fikirleri olduğunu düşünürler. Birisinden ayrıldıklarında ya da kaybettiklerinde çok büyük acı yaşarlar ve ilişkilerini devam ettirebilmek için her tür koşula ve duruma katlanabilirler. Bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler genelde pesimist, kendini küçük gören kişilerdir. Başkalarının eleştirilerini kendi değersizlikleri olarak algılarlar. Başkalarının kendilerini yönetmesine ve korumasına ihtiyaç duyarlar. İş hayatlarında sorumluluk gerektiren görevlerden, yöneticilik yapmaktan ya da yaratıcılık gerektiren işlerden kaçınırlar. Bu kişiler genelde bir başkası için kendi ihtiyaçlarını bir tarafa bırakır, kendilerine yönelik kötü davranışlara katlanır ve kendilerini ifade etmekte zorlanırlar. Çoğunlukla kontrol eden, zorba, aşırı korumacı ve çocuk gibi davranan insanlarla birlikte olurlar. Birlikte oldukları kişiler kendilerine zarar verse bile (şiddet kullanma, sözlü saldırıda bulunma, küçük düşürme, aşağılama vs..) ilişkiye devam ederler çünkü tek başlarına yaşayamayacaklarına inanırlar. Bütün yaşamları boyunca başka insanları rahatsız etmemek ya da kızdırmamak için çaba sarf ederek geçirirler. Kendi varlıklarından, bağımsızlıklarından ve bireyselliklerinden vazgeçerler. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemektedir ama başlangıcının ergenliğin başlarında geliştiği tespit edilmiştir. Araştırmalar anne–çocuk ilişkisinde aşırı otoriter yaklaşım ile aşırı korumacı davranışların hastalığın oluşumunda büyük etkisi olduğunu göstermektedir. Bu iki yaklaşım şekli kişinin kendi başına hareket edemeyeceğine, başkalarının korumasına ihtiyacı olduğuna ve insanlar ile ilişkisini devam ettirebilmek için her zaman başkalarının isteklerine beklentilerine ve taleplerine uyması gerektiğine dair inancın oluşmasını sağlamaktadır.
Belirtiler
1- Kendi başlarına karar verememek.
2- Pasiflik.
3- Kişisel sorumluluktan kaçınmak.
4- Yalnız kalmaktan aşırı derecede korkmak.
5- Bir ilişki bittiğinde büyük acı çekmek ve çaresizlik hissetmek.
6- Normal yaşam gereklerini yerine getirememek.
7- Terk edilme korkusundan başka bir şey düşünmemek.
8- Kritize edilme, kınanma, onaylanmama gibi yaklaşımlarda kolaylıkla incinme.
9- Başka insanlara aşırı derecede bağımlı olmak.
10- Uzun süreli bir ilişki içinde olma ve aşırı derecede sevgi gösterilmesine ihtiyaç duymak.
11- Aynı anda birden fazla insana bağımlı olmak (biri giderse diğerlerini devreye sokmak).
Tedavi
Bağımlı kişiler psikiyatriste psikoloğa ya da kendi başlarına gelirler fakat şikayetleri aşırı bağımlı olmaları ya da kendi kararlarını vermemeleri değildir. Bu kişiler çoğunlukla bağımlı olduklarını bilirler fakat bunun bir problem olduğunu düşünmezler, aksine bağımlı olmaktan hoşlanırlar. Tedaviye genelde sinirlilik, gerginlik ya da depresyondan şikayet ederek gelirler. Bazı hastalar için sakinleştirici ya da antidepresan gibi ilaçlar önerilebilir fakat bu tip hastalar ilaca karşı bağımlılık geliştirebileceklerinden dolayı zararlı olabilir. Hasta insanlara bağımlı olmak yerine bu sefer ilaca bağımlı hale gelebilir. Psikoterapi bu hastalar için tercih edilen tedavi yöntemidir ve psikoterapi ile hastanın yavaş yavaş kendi yaşamlarını etkileyen kararlar almaları sağlanabilir. Sonuçlar genelde uzun süreli tedavi sonucunda gerçekleşir. Başlangıçta bu hastalar tedavisi kolay gibi görünebilirler çünkü bu kişiler ilgili, işbirliği yapan ve minnettar davranan kişilerdir. Tedaviye harfi harfine uyarlar ve doktorun söylediği her şeyi yaparlar. Fakat bir süre sonra hastanın sadece terapiste ya da tedaviye bağımlılık geliştirdiği ve herhangi bir şekilde sorumluluk almaya yanaşmadığı görülür. Bu nedenle kişinin tedavi sırasında daha aktif olması gerekir. Bu değişim oldukça zordur ve bağımsız olmanın getireceği tehlikeler ile ilgili fantaziler geliştirmesine yol açabilir. Bu kişiler için belli hedeflere yönelik kısa vadeli terapi faydalı olabilir. Kişinin kendine güven geliştirmesi ve daha bağımsız olmaya yönlendirilmesi tedavinin temel hedefidir.